KIYAFET SERBESTLİĞİYLE DERSHANELER VARLIĞI ARASINDA BAĞLANTI NASIL KURULUR?
Mümtaz'er Türköne ''Kravat ve dershane''başlıklı yazısında okul kıyafetlerinin serbest bırakılmasıyla dershanelerin devam etmesi arasında çok ilginç bir ilişki kuruyor.
İşte o yazı:

İşte o yazı:

Okullarda kıyafet serbestisi, sessiz sedasız gelmesine rağmen devrim niteliğinde bir karar.
Belki son on yıla sığan değişimlerin en büyüğü ve en anlamlısı.
Bu değişimin toplumdaki karşılığının ve zihnimizdeki yansımalarının çok
derin olacağını kestirmek zor değil. Bir anda toplumun görüntüsü boydan
boya değişecek. Okulların başlama ve dağılma saatlerinde
caddelerde-sokaklarda tek-tip değil, rengârenk kıyafetlerde ellerinde
kitaplar veya çantalar olan öğrenciler göreceksiniz. Yadırgayanlar
olacak ama kısa zamanda alışacaksınız. Özgürlük ve farklılık hiç olmazsa
göze hitap ettiği şekilde eğitimin, yani toplumun mümeyyiz vasfı haline
gelecek. Her şey tersyüz olacak. Olsun mu?
Elbette olsun.
Okullarda tek-tip kıyafetin makul görünen tek sebebi vardı: Öğrenciler arasındaki sosyal sınıf farklılığını görünür olmaktan çıkartmak. Kara önlükler, kiri-pası daha az göstereceği için yakın zamana kadar ilk mekteplerin üniforması olmuştu. Bu makul gerekçenin arkasına sığınarak getirilen tek-tip kılık-kıyafet mecburiyeti, bütün ülkeyi askerî kışlaya çevirmenin ve askerî vesayet düzenine itaatkâr nesiller yetiştirmenin en pratik aracına dönüştü. Hepimiz hatırlarız: Okul idaresinin ve öğretmenlerin bizi hizaya çekmek için kullandıkları bahane hep bu tek-tip kıyafete dair kurallar olmuştur. Ceket, sadece öğretmen karşısında düğmesini iliklemek için giyilir. Kravat, sabah kapıda hışımla üzerinize gelecek olan müdür yardımcısını durdurmak içindir. Ve hepimiz kişiliğimizi, şekilden ibaret bu kurallara isyan ederek kazanmışızdır. Kravatsız okula gidip, pencereden arkadaşlarınızın attığı ile kapıdaki kontrollerden geçmek, saçma bir yasağı çiğneyip özgürlüğü tatmak demekti.
Okullarda tek-tip kıyafetin makul görünen tek sebebi vardı: Öğrenciler arasındaki sosyal sınıf farklılığını görünür olmaktan çıkartmak. Kara önlükler, kiri-pası daha az göstereceği için yakın zamana kadar ilk mekteplerin üniforması olmuştu. Bu makul gerekçenin arkasına sığınarak getirilen tek-tip kılık-kıyafet mecburiyeti, bütün ülkeyi askerî kışlaya çevirmenin ve askerî vesayet düzenine itaatkâr nesiller yetiştirmenin en pratik aracına dönüştü. Hepimiz hatırlarız: Okul idaresinin ve öğretmenlerin bizi hizaya çekmek için kullandıkları bahane hep bu tek-tip kıyafete dair kurallar olmuştur. Ceket, sadece öğretmen karşısında düğmesini iliklemek için giyilir. Kravat, sabah kapıda hışımla üzerinize gelecek olan müdür yardımcısını durdurmak içindir. Ve hepimiz kişiliğimizi, şekilden ibaret bu kurallara isyan ederek kazanmışızdır. Kravatsız okula gidip, pencereden arkadaşlarınızın attığı ile kapıdaki kontrollerden geçmek, saçma bir yasağı çiğneyip özgürlüğü tatmak demekti.
19 Mayıs Bayramı’nda stadyumdaki fon gösterilerinin kaldırıldığı
haberinin tartışıldığı günlerdi. Bir ilin hayli muhafazakâr görünen
Millî Eğitim müdürü, “Tamamen kaldırmasalar; hiç olmazsa birazı kalsa,”
itirazına, “Neden?” sorusunu yönelttiğim zaman şu cevabı vermişti: “Biz
öğrencileri nasıl düzene sokacağız?” Başta kıyafet olmak üzere,
okullarda günün büyük kısmını meşgul eden kurallar ve faaliyetlerin
eğitimle ve öğretimle değil; kurallara göre yaşayan disiplinli
vatandaşlar yetiştirme göreviyle alâkası var. Andımız’ı, İstiklâl
Marşı’nı içeriğiyle değil, herkesi hizaya sokması ve askerî düzen içinde
uygun adım sınıflara yollanmaya gerekçe olmasıyla dikkate alın. Sorun
şu: Kıyafet mecburiyeti kalkınca, kitlesel disiplin gösterisi olarak
takdim edilen bayramlardan sonra Andımız’ın da kaldırılmasıyla ortaya
çıkacak tabloyu gözünüzde canlandırın. Öğrenciler neşe içinde rengârenk
kıyafetlerle okul bahçesini dolduruyorlar. Sonra zil çalınca oyunlarını,
derin sohbetlerini bırakıp kendiliklerinden sınıfların yolunu
tutuyorlar. Peki, geriye ne kalıyor?
Bu sorunun cevabı acı:
Geriye hiçbir şey kalmıyor. Okullarda aktarılması gereken bilgilerin
verildiği yerler de dershaneler değil mi? Öğrenci üzerinde hiyerarşik
bir disiplin ve askerî vesayet düzenine itaatkâr vatandaşlar
yetiştirmekle görevli okullar, bu görevlerini yerine getirecekleri
araçlardan mahrum kalınca gerçekten ne yapacaklar? Benim önerim,
okulların tamamını kapatmak ve eğitimin bütün yükünü dershanelere
aktarmak. Ne dersiniz? Belki de hükümet durumun farkında. Okulların
elinden disiplin araçlarını aldıktan sonra, işlevlerinin tamamını
yitireceklerini bildiklerinden, vaziyetin fark edilmemesi adına
dershaneleri kapatmayı tasarlıyorlar.
Okullarımız, varlıklarına gerekçe
oluşturan bütün sermayelerini kaybediyor. Oluşan boşluğu doldurmanın tek
yolu var: Dershaneleri kapatmak değil; okulları dershanelere
dönüştürmek.
Yorum Gönder
1.YORUMLARA ADINIZI VE ŞEHRİNİZİ YAZINIZ. BU BİLGİLER YAZILMAZSA CEVAP VERİLMEYECEKTİR
2.SORULAR ONAYLANDIKTAN SONRA YAYINLANACAKTIR.
3.GMAİL HESABI OLANLAR YORUMU YAZDIKTAN SONRA ALTTAKİ BENİ BİLGİLENDİRİ TIKLARSANIZ SORULARA VERDİĞİMİZ CEVAPLAR MAİL ADRESİNİZE GELECEKTİR
4.KÜFÜR VE ŞİDDET İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAYACAKTIR